26 Nisan 2015 Pazar

Haydi Baştan Alalım!

Fikir hayatımızda mühim ve müstesna bir yeri olan Alev Alatlı hanımefendi, 2009 yılının Şubat ayında yeni bir kitapla okuyucusunun karşısına çıkmıştı. Mütemadiyen haber, hadise, enformasyon bombardımanı altında olduğumuzdan küçük bir takipçi kitlesi dışında yankı bulamayan ama kesinlikle daha fazla ilgiyi hak eden bu kıymetli eseri tekrar dikkatli zihinlerin gündemine taşımak istiyorum.

Alev Alatlı’nın epeyce bir zamandır kendisiyle yapılan radyo, televizyon ve gazete mülâkatlarında parça parça dile getirdiği bazı görüşleri derleyip topladığı bu kitabın iki başlığı vardı: “Haydi Baştan Alalım!” ve “Aklın Yolu da Bir Değildir…”.

Kitabın daha ilk satırlarında Alev Alatlı’nın o tanıdık, o kendine has romancı üslubu insanı yakalıyor. İlk başlarda güzel bir roman okumaya başlamış gibi oluyorsunuz. Sonra paragrafları devirdikçe, Alev Hanım’ın zihninde cereyan eden bir entelektüel seyahati izlediğinizi fark ediyorsunuz.

Lisan, zihin, akıl, zekâ, şuur, dikkat, mantık gibi kelimelerin kanatlarında başlayan seyahatte önce Bart Kosko, A. Lotfi Zadeh, Erwin Schrödinger, Werner Heisenberg, Kopernik, Kepler, Galile, Newton, Einstein, Russel gibi bazı bilim adamlarının dünyalarına uğruyoruz. Fizik, metafizik derken Aristo mantığı dalından saçaklı mantığın “kırçıl” sathına sıçrayıveriyoruz. Determinizmin siyah beyaz perdesini aralayıp gri bir zemine basıyoruz ayaklarımızı. 

Temel olarak üzerinde durulan argüman şöyle özetlenebilir:

“Geleneksel mantık ve matematik, dünyayı mutlak bir kesinlik içinde, çerçevesi gayet net çizilmiş olarak kavramak ve izah etmek iddiasındadır ancak, bu asla mümkün değildir, zira bugün bilimin ulaştığı noktada hemen her şeyin bir belirsizlikler yumağında varlığını sürdürdüğü anlaşılmıştır. Şimdi bu flu, puslu, belirsiz mefhumları kavramak ve izah etmek için yeni vasıtalara ihtiyaç duymaktayız.”
Yazarımız, bu argümanını pek müessir misallerle dikkatimize sunuyor:

Heyhat, sahici dünya Aristo’nun tanımladığı gibi değil! 
Bir kere, hiçbir şey sabit değil. Her şey, her an değişiyor. İkincisi, dünya siyah-beyaz değil, gri. Kırçıl. Kesin olan hiçbir şey yok. Dünyanın atmosferini molekül molekül tanımlayabilseniz bile, atmosferi yeryüzünden ayıran kesin çizgiyi bulamıyorsunuz. Aynı şekilde, Arz’ın, Mars’ın ya da Ay’ın en ayrıntılı haritaları bile ovaların nerede bitip dağların nerede başladığını söyleyemiyor. İşaret parmağımızı oluşturan moleküllerin hangilerinin bedenimize ait olduğunu, hangilerinin havada yüzdüğünü saptayamıyoruz. Tıptaki onca gelişmeye rağmen, ölü ile diri arasındaki çizgi kesin olarak çizilemiyor.
Tam da bu noktada, kitabı okurken yakamızı hiç bırakmayacak bir tereddüt hâsıl oluyor: Tabiatta müşahede ettiğimiz belirsizlikleri, “kırçıllıkları” mevcut mantık ile izah etmenin manasızlığından bahsederken bile, o burun kıvırdığımız eski vasıtayı, yani Prof. Dr. Necati Öner hocanın değişiyle “mantığı tamamen Aristo mantığı olan” “lisanı” kullanıyoruz. Bu öylesine kuvvetli, öylesine vazgeçilmez bir araç ki, onu tenkit ederken bile onsuz olamıyoruz. Hülasa, Aristo’nun tanımladığı gibi olmayan dünyayı tanımlamak için, Aristo’nun tanımladığı kurallar üzerine inşa edilmiş “lisanı” kullanmaktan başka yol bulamıyoruz.

Takip eden satırlarda Alev Hanım Aristo’ya güle güle derken “hoş geldin mutezile” diyerek bir sürpriz yapıyor. Burada sunulan argüman şu: 
“Mutezile, iman ile küfrü, siyah-beyaz, 0-1 olmaktan çıkarıp, büyük günah işleyen Müslüman’ın mümin olmamakla birlikte kâfir de sayılmayacağını savunan mezhebi İslam’ın.”
Mutezile gibi Budizm’in ve hatta Nasreddin Hoca hikâyelerinin bile, puslu mantığın çeşitli tezahürlerini içerdiğini söyleyen Alatlı, burada enteresan bir iddia daha atıyor ortaya. Eğer bir “doğu medeniyetinden” bahsedeceksek, Buda’dan, Şinto’dan, Zen’den bahsetmemiz gerektiğini, eski Yunan bilginlerden kalanlardan fazlasıyla istifade eden medeniyetimizin “doğu medeniyeti” sayılamayacağını söylüyor. 

Alev hanımın insanı zihinsel sıçramalarla götürdüğü, çok da keşfedilmemiş, alacakaranlık sahalardaki heyecanlı gezintiyle ilgili notlarımızı aktarmayı sürdüreceğiz.

Twitter:@salihcenap

Hiç yorum yok: